DİHA - Dicle Haber Ajansı

Politika

Hişyar Özsoy: İsrail ile anlaşmanın görünmeyen maddeleri var

20 Ağustos
18:17 2016

ANKARA (DİHA) - HDP Dış İlişkilerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Hişyar Özsoy, Türkiye ile İsrail arasında yapılan anlaşmasında "tazminat" değil "sus payı" olduğunu söyledi. Özsoy, anlaşmanın arkasında askeri, istihbarat ve ticari anlaşma yapıldığını ancak AKP'nin söz konusu bilgileri kesinlikle paylaşmadığını söyledi.

HDP'nin Dış İlişkilerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Hişyar Özsoy, Türkiye ile İsrail arasında imzalanan anlaşmaya dair önemli açıklamalarda bulundu.
Anlaşma öncesi, İsrail'le ilişkilerin normalleşebilmesi için AKP hükümetinin 3 şartı olduğunu hatırlatan Özsoy, "Mavi Marmara nedeniyle İsrail'in özür dilemesi, mağdurlarına tazminat ödemesi ve Gazze üzerindeki ablukanın kaldırılması. Mevcut durumda hem özür, hem tazminat, hem de Gazze üzerindeki abluka konusunda hükümet istediğini alamamış durumda" dedi.

'İsrail'in ödediği sus payı'

Özsoy, anlaşmada geçen "tazminat" maddesine işaret ederek, "Bu anlaşma bir tazminat anlaşması değildir. Çünkü, İngilizceden tazminat olarak çevrilen kavram 'compensation' kavramıdır, telafi etmek anlamındadır, hukuki herhangi bir bağlayıcılığı yoktur. İsrail Hükümeti bu 20 milyon doları 'ex gratia' olarak veriyor yani bir 'grace' sonucu yani nezaketinden, kibarlığından veriyor, bunu söylüyor. Yani, '20 milyon doları ben size vereceğim, siz bu meselenin üstünü kapatın' diyor. Hem siyasi olarak kapatacaksınız, hem diplomatik olarak kapatacaksınız, hem de hukuki anlamda Türkiye Cumhuriyeti devletinin İsrail'den herhangi bir cezai veyahut da hukuki talebi olmayacak" ifadesinde bulundu.

'Mavi Marmara tazminatını Türkiye ödeyecek'

Özsoy, devamla şunları söyledi: "Olur da Mavi Marmara'nın mağdurları dava açarlarsa -ki 32 tane açılmış dava var, iki tanesi de karara bağlanmış, 300 milyar civarında bir tazminata hükmetmişler- bunları da yani oluşabilecek tazminatları da İsrail devleti adına bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti devleti ödeyecek."

Özsoy, Mavi Marmara'da yaşamını yitirenlerin ailelerine yönelik Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Kanı akanlar sizsiniz, o yüzden de İsrail'le olabilecek bir anlaşmada söz hakkı da sizlere ait" şeklinde teminat verdiğini hatırlattı ve şunları ekledi:

"Aileler bunu ifade ediyor. Ama kendilerine danışılmadığını, fikirlerinin sorulmadığını da söylüyorlar. Dolayısıyla, bu mağdur ailelerin basına yansıyan ifadelerini de göz önünde bulundurduğumuz zaman ortada gerçekten hem ahlaki hem demokratik anlamda bir sıkıntı var. Yani Allah bile kul hakkını affetme hakkını kendinde görmezken devlet nasıl olur da kulların haklarını affeder bir pozisyonda kendisini görüyor? Bu ilginç bir durum."

Anlaşmanın görünmeyen maddeleri

Anlaşmada görülen 6 maddenin sadece "dağın görünen ucu" olduğunu vurgulayan Özsoy, "Arkasında askeri, istihbarat, ticari dünya kadar anlaşma yapılmış ama hükümet o bilgileri kesinlikle bizimle paylaşmıyor. Bize altı maddeden oluşan bir kağıt vermişler, zaten hepsi tazminat nasıl ödenir, bununla ilgili. 'Parayı vereceğim, hukuki dava yok, cezai talep yok, git o mağdurlarla ne yapıyorsan yap.' Durum bundan ibaret. Yani bu kadar. Bir anlaşma bize verilmiş ama arkasında büyük bir çerçeve anlaşma var, başka şeyler var ama bunu onaylayacağız. Neyi onayladığımızı da çok bilmiyoruz" diye konuştu.

Türkiye'nin Suriye politikasını da sert dille eleştiren Özsoy, özetle şunları söyledi:

"İki başlı bir politikaydı Suriye politikası. Birincisi: Esad gidecekti. İkincisi: Kürtler, Suriye'nin kuzeyinde, bizim 'Rojava' dediğimiz yerde herhangi bir siyasal statü, bir özerklik, bir federasyona sahip olmayacaklardı, iki başlıydı. Türkiye, birinci maddeden vazgeçti, artık 'Esad'ın geleceğine Suriye'deki halklar ileride karar verecekler' diyor...

Geriye ne kaldı? 'Kürtler orada bir Kürt bandı oluşturmayacaklar, iki tane kantonlarını birleştirmişlerdi, üçüncü kantonu biz birleştirmeyeceğiz' diye İsrail'e avuç açıyorsunuz, Rusya'ya avuç açıyorsunuz. Yarın İran'a gideceksiniz, belki Mısır'a gideceksiniz, hatta Esad'a da gideceksiniz; öyle görünüyor. Sebep? Sebep şu: Kürtler, o iki kantonu birleştirmeyecek. Siz 'Yok' deyin, bütün dünya böyle okuyor...

Bu işleri daha kolay çözebilmenin bir yolu var. Bu kadar gidip bütün dünyanın etrafını dönmeye gerek yok. Oturun, Kürtlerle tertemiz, adil bir barış yapın. Hem Türkiye'de, hem de Suriye'deki Kürtlerle ilişkilerini düzenleyin. Aksi halde eskiden dost olan, sonra düşman olan, sonra yeniden dost yapmaya çalıştığınız gruplarla, ülkelerle eski politikayı devam ettirmeye çalışırsanız gerçekten beyhudedir. Bunun siyasi faturası belki Hükümete kesilir ama genel faturası Türkiye'de yaşayan herkese kesilir."

(dn/sd)



Paylaş

EN ÇOK OKUNANLAR