Devrim kadınlarda öz güveni açığa çıkarıyor 2016-05-26 09:12:11 AMED (DİHA) - Rojava ve Kuzey Kürdistan kentlerindeki direnişlere öncülük eden Kürt kadınlarının verdiği mücadelenin önemine dikkat çeken Amed Kadın Akademisi Yönetim Kurulu üyesi Figen Aras, öz savunmanın ne kadar gerekli olduğunu son günlerde yaşanan kadın kırımıyla gördüklerini dile getirdi. Aras, bunun kadın dayanışmasının güzelliği, komünal yaşamda kadının öncülüğü, gerekliliği kadın bilincinin açığa çıkması ve ideolojik güçlülükle erkek aklıyla değil kadın aklıyla hareket etmenin güç katan bir nokta olduğunu söyledi. Rojava'da yükselen devrime öncülük eden ve yansımalarının tüm dünyada görüldüğü anımsatan Aras, kadınların direnişi Kuzey Kürdistan kentlerindeki özyönetim alanlarında da kendini gösterdiğini dile getirdi. Amed Kadın Akademisi Yönetim Kurulu üyesi Figen Aras, Rojava devrimine öncülük eden kadınların mücadelesinin 40 yıl öncesine dayandığını vurguladı. Aras, kadın özgürlük mücadelesinin 40 yıllık deneyiminin Rojava devriminin alt yapısını oluşturduğunu ifade ederek, "Rojava devrimindeki kadınların statüsü, örgütlenmesi, yeni bir sistem inşa etmesi başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada örnek olacak. Sadece savaşta başarılı olmak değil, sadece iyi bir silah kullanmak değil, bununla birlikte o silahı o öz savunma mekanizmalarını bir daha asla bırakmamak bununa birlikte savaş sürerken de toplumsal inşayı sürdürmek önemli. Kooperatifler kurmak, komünler oluşturmak, akademiler kurmak, tüm bunlar aslında kadınların olduğu inşada kadınların olduğu devrimlerde yaşamın nasıl bir bütünlükte geliştiğini bize gösteriyor" diye konuştu. 'Rojava bize güç katıyor' Rojava'nın bir kadın devrimi olduğunu ve tek başına kadının silah kullandığı bir devrim olmadığını anlatan Aras, kadınla yapılan devrimin gerçek bir devrim olduğunu ve bunun yansımalarının da uzun yıllar süreceğini, tüm Ortadoğu'ya yayılacağını sözlerine ekledi. Rojava kadın devriminin yansımalarının önemli olduğunu ve kadınlarda öz güveni açığa çıkardığını ifade eden Aras, "Öz savunmanın ne kadar gerekli olduğu, kadın dayanışmasının güzelliği, komünal yaşamda kadının öncülüğü, gerekliliği kadın bilincinin açığa çıkması ve ideolojik güçlü olmak erkek aklıyla değil kadın aklıyla hareket etmek, bizlere yansıyan bizlere güç katan bir noktadaydı" değerlendirmesi yaptı. 'Tanrıçalar kültürü süreciyle hareket etmek önemli' AKP sisteminin vahşi, hukuk dışı saldırılarıyla ağır savaş koşullarında kadınların mücadele yürüttüğünün altını çizen Aras, şöyle devam etti: "Bir açıdan kadın bilincini, kadın kurtuluşunu yazmaya ve yaşatmaya çalışıyoruz. Jineoloji de bizim kadın bilimi eleştirimizdir ve kadının kendi bilimini yapmasıdır. Jineolojide bir başkalarının erkeklerin, devletlerin yazdığı tarihle değil tam da Rojava'nın, tanrıçalar kültürü dediğimiz Ortadoğu'daki sürecin yazdığı tarihle hareket etmek bizler açısından çok önemli." 'Örgütlülüğü büyüteceğiz' Rojava devriminden çıkan değerlerin kendileri için ön açıcı ve moral kaynağı olduğunu da söyleyen Aras, Kuzey Kürdistan'da eşbaşkanlık sistemi, kurulan kooperatifler, özgün kadın ajansları, kadın kongre sistemi KJA kuruluşlarının olduğunu belirterek, bundan sonraki görevlerinin ise Rojava devriminde olan değerlerin teorisini pratiğe dönüştürmek olduğunu kaydetti. Örgütlülüğü büyütüp mücadeleyi genişleteceklerini belirten Aras, son dönemlerdeki öz yönetim direnişlerinde kadınların katledilmesinin, bedenlerinin çıplak olarak teşhir edilmesinin, kadınların gözaltına alınıp tutuklanmasının, eşbaşkanlarına, milletvekillerine saldırıların bilinçli devlet politikası olduğunun hatırlattı. 'Kadınların özgürlük gücünden korkuluyor' Aras, Kürt kadın hareketinde açığa çıkan kadın öncülüğü ve mücadelesine de değinerek, şunları söyledi: "AKP hükümeti de kadındaki bu gelişmeyi, gücü, kendine olan öz güveni gördüğü için kadını hedef alarak hem bir moral bozukluğu yaratmak hem güçten düşürmek ve bir korku yaratmak politikası yaratmaya çalışıyor. Bizim, hem Kürtler olarak 40 yıllık bir deneyimimiz var, hem de binlerce yılın kadınları olarak deneyimimiz var. Bu saldırılar korkutma politikaları asla bize geri adım attırmamıştır. Dolayısıyla yani kadının gücünden korkan, kadının öz güvenini açığa çıkmasından korkan politikaların aslında yansımasıdır." 'Her kurşunun ucunda kadın korkusu var' Silopiya'da (Silopi) katledilen ve cenazesi bir hafta yerde bekletilen Taybet İnan'ı, Cizîrê'de (Cizre) buzdolabında bekletilen Cemile Çağırga gibi İstanbul ve Wan'da katledilen kadınları yad eden Aras, "Kadınların hedef gözetilerek katledilmesi çok bilinçli tespitlerdir, tercihlerdir. O sıkılan kurşunlar aslında kadın iradesine, kadın örgütlülüğüne kadının özgürlük aşkına olan silahlardır. O sıkılan kurşunların ucunda hep kadın özgürlüğü korkusu görüyorum, ama bu korku eninde sonunda onlara geri dönecektir. Çünkü şu anlamda kadın bilincine cins bilincine ulaşmış kadınlar asla geri adım atma yoktur" diye belirtti. (az-şo/fç/sd)